ANDREA PIRLO: BİRİNCİ ADAM OLMAK İÇİN YETERLİ Mİ?

 



Andrea Pirlo... Benim dünya futbol tarihinde izleyip hayran olduğum en büyük futbol figürlerinden biri, hatta birincisi. Hem İtalya’yı, hem İtalyan futbolunu, hem de İtalyan futbolculara olan ekstra sempatimden dolayı Andrea Pirlo, benim için dünyanın en önemli futbolcusuydu. Tabii bu isimlere Cannavaro, Nesta, Maldini, Zambrotta Del Piero, Totti gibi isimleri de ekleyebiliriz. Ama hiçbiri (Cannavaro hariç) Pirlo sevgimin yanına bile yaklaşamaz. Maestronun kalitesini ve tekniğini tartışmaya zaten gerek yok. Böyle bir futbolcuyu izleyebildiğimiz için gerçekten çok şanslıyız.

Oyun görüşü, futbol aklı, futbola bakış açısı ve karakteriyle gerçekten hem İtalyanlar hem de tüm dünya için yeri bambaşka olan bir isim. Zekasıyla sahadakilerden her zaman bir, hatta beş adım öndeydi. Beyniyle ayaklarına hükmeden, gerçek bir futbol dahisiydi.



Il Regista şimdilerde teknik direktörlük yapmakta. Fakat hocalık kariyeri, en azından şimdilik pek de istediği gibi başlamadı. İtalya’da çok büyük hocalara baktığımız zaman hepsi ya Serie C, ya da Serie B’de kendilerini kanıtlamak zorunda kaldılar. Benim için dünyanın en iyi 3 teknik direktöründen biri olan Conte, kendisini kanıtlamak için yıllarca Serie B’de mücadele etti. Keza Allegri, Sarri, De Zerbi gibi isimler de yıllarca Serie C, Serie B’de kendilerini kanıtlamaya çalıştılar. İtalya’da başarılı bir teknik direktör olmak için öncelikle alt liglerde biraz dayak yemek gerekiyor. İşte Andrea Pirlo’nun en büyük eksiği bu bence.

 Bu hatada hem Juventus yönetimi ve yönetimin plansızlığı, hem de Pirlo’nun sabırsız davranışı her iki tarafa da çok şey kaybettirebilir. Belki de bu karar Pirlo’nun hocalık kariyerinde büyük yerlere gelmesini biraz daha uzatabilir.  Hatırlarsanız Sarri, Juventus’u çalıştırdığı dönemde, Pirlo Juventus’un 23 Yaş Altı Takımı’nı çalıştırması için göreve getirilmişti. Sarri ile yollar ayrılınca, hiçbir teknik direktörlük tecrübesi olmayan, teknik direktörlüğü geçtim yardımcı antrenörlük bile yapmayan Pirlo’yu Juventus gibi İtalya’nın en büyük kulüplerinden birinin başına geçirdiler. Bunu da, her ne kadar şampiyon olsalar da kötü bir futbol oynanan ve kafalarda bazı soru işaretlerinin olduğu bir dönemde yaptılar.

 Nitekim Juventus, Pirlo yönetiminde ligin ilk 7 haftasında yoluna namağlup devam etse de, topladığı 13 puanla 5. sırada. Belki işler şu an için matematiksel olarak kötü gitmiyor fakat oynanan oyun, Juventus taraftarını pek memnun etmiyor. Sarri ile başlayan, Juventus DNA’sına aykırı olan hücum futbolu, Pirlo ile kaldığı yerden devam etmeye çalışıyor. Çalışıyor diyorum çünkü şu ana kadar izlediğim hiçbir Juventus maçında heyecanlanıp yerimden kalkmadım. Şimdilik sadece Ronaldo’nun ayağına bakan bir takım görüntüsü çizdiler.

 Pirlo’nun ne oynatmak istediğine dair aslında elimizde pek bir şey yok. Şu ana kadar da Pirlo bize sahada belli bir şey gösteremedi. Sezona 3-4-3 ile başladı, bazen 4’lü savunmaya döndü, 3-4-1-2, 3-4-2-1 gibi formasyonlar denedi fakat istediği oyunu sahaya pek yansıttığını düşünmüyorum. Hocanın şu an elinde kaliteli bir planı yok. Sarri’nin en büyük problemlerinden biri olan tempo sorununa da şu ana kadar çözüm bulamadı.

Juventus’a herhangi bir sempatim yok, hatta artık şampiyon olmalarını bile istemiyorum. Çünkü Serie A’da yeni bir şampiyon görmek, İtalya futbolunun cazibesini tekrardan bir adım yukarı çıkaracaktır. Aynı zamanda rekabet, her zaman olumlu anlamda bir değer katar.

 Fakat Pirlo’nun başarılı olmasını, şampiyonluklar yaşamasını istiyorum. Çünkü hayatımda hayranlıkla izlediğim, bu kadar büyük sempati duyduğum başka bir isim daha yok. Umuyorum Pirlo, milli aradan sonra daha farklı, tempolu ve planı olan bir oyun bizlere sunar ve İtalya futbolunda önemli yerlere gelir. 2006 Dünya Kupası’nın kazanılmasında yaptığı katkıyı belki gelecekte teknik direktör olarak yapar. Kim bilir?



Yorum Gönder

0 Yorumlar