Mesut Özil-Arsenal Uyuşmazlığı

 


Giriş

Futbol, bir takım oyunu. Yapısı ve sahadaki oyuncu sayısı gereği bireylerin genellikle bütüne etkisinin sezonluk kaderi etkilemekten uzak olduğu bir spor dalı. Messi’nin son dönem Barça’da başarıya ulaşamaması ya da Liverpool’un Van Dijk’ın yanına nispeten yetersiz stoperler koymasına rağmen dünyanın en zor liginde şampiyon olması bence bu duruma güzel birer örnek. Yine de futbolda çoğu zaman bireyler konuşulur, öyle ki yapılanmalar ve taktikler hep ikinci plandadır. Sürekli bireylerin konuşulması özellikle yeni dönem “sosyal medya topçuları” diye nitelendirebileceğimiz nesille, kendilerini; kocaman kulüplerden, koskoca camialardan, milyarlık ekonomilerden, aslında bir parçası oldukları şeylerden büyük gören oyuncuların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu noktada oyuncular ikiye ayrıldı, çok genç yaşta popüler olup popülerlikle birlikte gelen baskıyı kaldıramayanlar ve zamanında büyük şeyler başarıp seviye düşmeyi kaldıramayanlar. İki tip oyuncunun da adı hadsiz hareketler, taraftarla veya yönetimle kavgalar, ben şuyum benim adım ilk on bire ilk yazılır gibi çıkışlarla anıldı. Ben şahsen kendisini takımından üstün görüp sonu iyi biten bir oyuncu tanımıyorum. Messi bile nitelik olarak yetersiz hocası Koeman’la tatlı-sert birlikteliğini devam ettirmeye ve takımını belli yerlere getirmeye çalışıyor. Messi bile…

Mesut Özilgiller

Futbol takım oyunu zaten dedim. Şunu da eklemeden geçmeyeyim futbolu güzel yapan bireyler. En keyifli futbol taktiği bile o ara pası ve o son vuruş olmadan eksik ve tatsız. İşte bazı oyuncular futbolu öyle estetikte, öyle güzellikte oynadılar ki; 22 adamın bir topu tepmesi değil bir senfoni orkestrasının harika uyumu gibiydi. 08/12 Barcelona, Invincibles Arsenal, efsane Milan… Tabi her orkestranın bir şefi vardır. Kurgular, düzene sokar, estetik katar. İşte Mesut Özil ve türevleri buydu. Oyunu bütünüyle gören, kimsenin yapamayacağını yapanlar. Mesut formda dönemiyle belki de tarihin en iyi asistçilerindendi. Her güzel şey gibi Mesut’un da bir sonu vardı. Yapısı ve karakteri takımıyla ters düştü, kendisini takımından üstün gördü, onu takımından ve takımını ondan ayıracak kopmaların ardı arkası kesilmedi. 2020 Yazıyla da şu an görüntü o ki dünya futbolunun zirvesinde Mesut Özil ismi malesef kapandı.

Bu yazımda Mesut Özil’i Arsenal’den adım adım koparan, Mesut’u Arsenal’den, Arsenal’i Mesut’tan soğutan; Mesut Özil’in fazlasıyla suçlu ve fazlasıyla haklı olduğu durumları anlatacağım.

Arsenal’e Geliş

Arsenal transfer yapma konusunda oldukça sorunları olan bir kulüptü, ki hala öyle. Yeni çağa alışamamış, bunun sonucunda geri kalmıştı. Takıma yıllardır yıldız niteliğine sahipken bir oyuncu gelmemiş, hep yetiştirme usulü kullanılmıştı ve çoğunlukla başarısız olunmuştu. Yönetimin kar amaçları ve transfer politikaları sebebiyle takımda üst düzey yıldız statüsündeki Cecs Fabregas ve Robin van Persie gibi oyuncular birer birer ayrılmış ve kulüp İngiltere’deki zengin sahipli dev takımların arasında yerini kaybetmişti. Şampiyonlar Ligi potasındaki yeri de alttan gelen çıkıştaki Tottenham sebebiyle tehlikedeydi. Böyle bir şartta alındı Mesut. Yıllardır böyle bir oyuncu alınmamış ve bir oyuncuya böyle heyecanlanamamıştı. Haklılardı da… Geldiği takımda yeri Gareth Bale ile doldurulmuş olsa da kulüp tarihinin en pahalı satışı olarak gitti ve Arsenal tarihinin en büyük alışı olarak geldi. Kulüp iyi günlerindeyken en büyük rakibi olmuş Manchester United ve Avrupa’nın en zenginlerinden PSG’de ilgileniyordu Mesut’la. Transfer çalımı yiyip rakiplerine kaptırdığı veya alamadığı oyunculardan kurulu o on bire bir göz atarsanız içerisinde Ronaldo ve Messi’nin bulunduğu yıldızlarla dolu bir kadro görürsünüz. Hal böyle olunca Arsenal’in attığı transfer çalımı taraftarları şaşırttı, heyecanlandırdı ve sevindirdi.

 

İlk Yıllar



Mesut ilk yıllarında bütün beklentileri karşıladığını ve bir noktaya kadar Arsenal’de çok mutlu olduğunu söylemem gerekir her şeyden önce. Premier League’e alışma süreci ve Arsenal kadrosunun kalifiye olarak Real’den aşağıda, ligin rakip kalitesinin de daha yukarda olması sebebiyle zaten kimse ondan 30+ gol ve asist gibi bir skor katkısı beklemedi. Buna rağmen sezonun ilk yarısında 11 gol katkısı ile takımın hücum yükünü Giroud’la birlikte çeken Mesut, oldukça da parlak bir de başlangıç yapmış oldu. Ligin ikinci yarısıyla Mesut Özil, Arsenal’e uymayacak kişiliğinin ilk parçasını da gösterdi; takım aralık ayına kadar sadece üç maçta puan kaybetmiş ve şampiyonluk için düşünülebilir bir adayken karakteristiğini göstermiş, birkaç hafta içinde bu hedefin fazlasıyla iyimser olduğunu Mesut’a iletmişti. Mesut’ta kendi karakteristiği gereği takım düşüşteyken ya da kötüyken takımı yukarı çekmek için ekstra çaba sarf etmemiş, Arsenal şubatla devam eden iki buçuk ay boyunca sadece üç galibiyet alabilmiş ve havlu atmıştı. Devam eden sezonda diz bağlarında yırtık sebebiyle 25 maç kaçıran Mesut, yine de kabul edilebilir bir performans göstermişti.

Giroud’un Gol Atmaktan Vaz Geçtiği Sezon

2015/2016 İngiltere Premier Ligi için çok özel bir senedir. Liverpool, City, Manu ve Chelsea hoca sorunları veya yeni hocalı yapılanmaları nedeniyle zaten şampiyonluktan uzaktı. Ligde meydan uzun yıllardır şampiyonluk arayan Arsenal ile 20-25 yılda sadece bir kupa alabilmiş Tottenham’a kalmıştı… derken kimsenin beklemediği bir peri masalıyla şampiyonluk ufak bir göçmen şehrinin takımı olan Leicester City’nin olmuştu. Peri masalından sebep unutulmuş olsa da Leicester’in şampiyonluğunda önemli bir katkı da Olivier Giroud’un ligde ikinci yarıdaki performansıyla geldi.  

Arsenal o sezonun ilk yarısını averajla lider bitirmişti. Taraftarlar o şampiyonluk senesinin geldiğini düşünüyor ve onları şampiyonluğa götürecek Mesut, Alexis ve Giroud’ya güveniyorlardı. Ligin ilk yarısında 16 asist yapan Mesut, İngilizlere “Ö” harfini sevdirmiş ve yine Arsenal efsanesi olan Henry’nin asist rekorunu neredeyse kırmıştı, sadece 5 asiste ihtiyacı vardı, derken ikinci yarıyla taraftarların en istemediği şey oldu. Olivier Giroud ocağın ortasından mayıs ayına kadar tam üç buçuk ay boyunca gol atamadı ve bu süreçte çok kötü de performans verdi. Yazının da başında yazdığım gibi bir oyuncu bir takımın bütün sezonunun sorumluluğunu tek başına alamaz. Ligin ikinci yarısında büyük maç planları, gelenekleşmiş deplasman sorunları, kazanılması gereken maçlardan beraberlikle ayırılması Wenger’in döneminin sona gelindiğinin sinyallerini veriyordu. Burada Mesut iki sezon önce olduğu gibi düşen takımı yukarı çekmeye çabalamasa da kaybedilen şampiyonlukta suçlular listesinde alt sıralarda yer alır.

Bu sezonun Mesut tarafından önemi, takımdan ilk ciddi kopuşu olmasıydı. Ne kadar çabalarsa çabalasın ne kadar iyi olursa olsun Arsenal’de büyük sonuçlar alamayacağını kabullenen Mesut; artık fazlası için, takımını daha yukarı çekmek için hiçbir zaman ekstrasını ortaya koymayacak, futbolunu eğelendiği bir hobi olarak devam ettirecekti.

Wenger’in Ayrılışı

2010'Dan beri yıllara göre Mesut'un kilit pas istatistiği. En önemli niteliğinde yıllara göre değişimi oyununun kötüye gidişinin en bariz örneği olabilir.


Devam eden sezonda yönetimin Lacazette transferini bir türlü yapamamasından dolayı takım sezona forvette bir kanat olan Sanchez’le başladı. Sezon boyu otuz gol atan Sanchez kariyerinin de en iyi sezonlarından birini geçirirken Mesut’la da iyi bir iş birliği kurmuştu. Şampiyonlar liginde gruptan namağlup çıksa da Bayern’den kalesinde on gol gören takım ligde de kendince eğelenceli çok yüksek baskı altında olmayan orta sıra takımına dönmüştü. Lige fena olmayan bir başlangıç yapsalar da deplasman, büyük altılı maçaları, mart ayı şoklarıyla birlikte uzun yıllar sonra Şampiyonlar ligine dahi katılamayacak bir Arsenal ortaya çıktı. Bu sezonda geçtiğimiz sezonlarda da belirttiğim durumun en net kanıtı olarak sunabileceğim durum Mesut’un bu sezonla birlikte kariyerinde skor yaptığı maçlarda iki beraberlik dışında puan dahi kaybetmemiş bir takımın olmasıydı. Mesut takım çok iyi iken sahada şiirler yazıp orkestra şefliği yaparken. Herkesi kendine hayran edip methiyeler dizdirirken takım kötüyken ya da baskı altında savunma yapması gerekirken hiçbir çaba sarf etmemiş, Arsenal bir kişi eksik gibi oynamıştı.

Sonraki sezon geldiğinde Mesut’un ve Sanchez’in sözleşmesinin bitimine 1’er yıl kalmıştı ve takım sezon sonu iki yıldızından mahrum kalabilirdi. Transferlere rağmen yine rezalet bir sezon oynayan Arsenal’de bu iki yıldızın kafası bitecek sözleşmelerinde gibiydi. Devre arası Manu ile anlaşan Alexis takımdan ayrılırken 6 ay fazladan oynamak için yeni kulübü tarafından Mhikitaryan ile takas edildi. Aynı dönemde ise kulüp yakın tarihinin en büyük hatasını yaptı ve Mesut Özil’e 20 milyon Euro’luk çok büyük bir sözleşme verdi. Arsenal bu sözleşmeyi yapmasa ve geçtiğimiz 2,5 sezon yerini boş bıraksa, sadece ona ödeyeceği parayla şu an fırtınalar estiren Bruno Fernandes’i alabilirdi.

Emery ve Kopuş

Unai Emery’nin kulübün teknik direktörlüğüne getirildiği yaz Mesut milli takımda çok ciddi bir şok yaşadı. O güne kadar Arsenal’deki form durumundan etkilenmeksizin Almanya milli takımının kritik parçalarından olan Mesut, başarısızlığın sorumlusu ilan edilmiş ve kısmen politik de sebeplerden ötürü tepki çekmişti. Tabi ki politikaya asla girmeyecek olsam da Mesut’un eleştirilmeden önce ve sonra yaptığı politik hareketleri kasıtlı yapıp daha sonra bu politikaları kendisine savunma mekanizması olarak kuracak kadar zeki bir oyuncu olduğunu da eklemem gerekir.

Arsenal Emery ile kalan bütün oyununu da kaybetti. Kötü kadro tercihleri ve pragmatist oyun hep tepki çekti. Sezon başında kaptanlığın verilmesi ve yönetimden tam destekle morallendirilmeye çalışılan Mesut’ta hocanın davranışlarını beğenmemiş ve oyununda tamamen kopuşa gitmişti. Takım çok özel bir performans göstermezse iyi oynamayan Mesut, oyundan her alınmasında hocaya tepki göstermiş ve kulübe geldiğinden beri ilk kez taraftardan tepki yemişti. Oyuncu psikolojisi ve oynamamanın verdiği formsuzlukla artık var olan yeteneklerini de kaybetmeye başlayan Mesut, artık iyi olan takımı harika göstermekten çok uzak; bir şeyler yapmaya çalışan takımı aşağıya çeken oyuncu olmuştu. Yine de taraftarlar ve kadro üzerinde belli etkisi olan Mesut, hocanın ne karizma ne de taktik olarak takımda bir ağırlığı olamamasını kullanmış ve suçlu durumundan güçlü durumuna geçmişti.

Sonraki sezon takımdan tamamen kopmuş olan Mesut ligde çıktığı ilk 15 maçta futbol oynamaktan fazlasıyla uzak bir görüntü sergiledi. Arsenal kariyerindeki son üç maçta, eski takım arkadaşı Arteta elinde performansını bir miktar düzeltmiş ve takıma katkı sağlayabilecek bir performansa gelmişti ki araya covid-19 salgını girdi.

Para Mevzusu



Covid-19 sebebiyle Arsenal kadrosunun neredeyse tamamı maaşlarında %12,5 kesintiye gidilmesini kabul etmişken Mesut sadece reddetmekle kalmamış başka takım arkadaşlarının da bunu reddetmesine ön ayak olmuştu. Takımın dönüşüyle kadro dışı kalmaları ve daha sonra gönderilmeleri sebebiyle bu oyuncuların Lucas Torreira ve Matteo Guendouzi olduğunu tahmin ediyorum. Bu noktada bu iki oyuncu kariyerlerine ve sevdikleri iş olan futbola devam etmek için farklı takımlara belki de daha düşük maaşlarla gitmeyi kabul ederken, Mesut oynamayacağını bile bile kulübe maaş yükü olmaya devam etti.

Daha önce politik hareketlerini kendine savunma mekanizması olarak kullandığını zaten yazmıştım. Mesut maaş kesintisini reddettikten çok önce yaptığı bir politik açıklamayı yine aynı şekilde savunma mekanizması olarak kullandı. Tabi ki bunu kendi ağzından söylemese bile New York Times gibi bir yerde ve Türkiye medyasında fazlasıyla dikkat çeken haberde, Mesut’un kadro dışı kalma sebebi olarak kulübün Asya pazarındaki gücünü kaybetmeme isteği olduğu yazılmıştı. Burada dikkat çekmek istediğim nokta Mesut’un paylaşımı yapmasından nerdeyse 8 ay sonra kadro dışı kalması ve kadro dışı kalana kadar kulübün paylaşımı için herhangi bir yaptırım yapmasının haberi dahi çıkmaması. Açıkçası bu noktada insanların Mesut’un kadro dışı kalmasının sebebi olarak aylar önce yaptığı bir paylaşımı görmesi ya da burada sayıp sıraladığım takıma zarar veren sebepler nedeniyle kadro dışı kaldığına inanması arasındaki çizginin politik romantizmle ayrıldığı düşüncesindeyim.

Sonuç

Özetle son üç sezonda takım, takım arkadaşı ve maç seçen bir oyuncunun eskisi kadar iyi olamaması sonucu forma alamaması ve kendisini takımdan üstün görüp takımı bir nevi sabote etmesiyle yüksek klasmandaki yerini kaybetmesini gördük. Modern futbolda Mesut tarzı oyuncuların zamanı geçti dense de eğer Mesut kendisine baksa ve takımına saygı gösterse, Arsenal yönetimi de Mesut’a uyum sağlayıp etrafına doğru kadroyu dizse hala onun büyülü hareketlerini izliyor olabilirdik. Çok yazık…

Yorum Gönder

0 Yorumlar